27.3.09

Euroleague Çeyrek Final ikinci maçları

2 günlük aradan sonra Euroleague çeyrek final serilerinde ikinci maçlar dün gece oynandı. Yine sürpriz sayılabilecek bir sonuçla karşılaştık diyebilirim. İlk maçta rakibini kuvvetlice sarssa da devirmeyi başaramayan Montepaschi Siena, bu sefer Panathinaikos'u alt etmeyi başardı.

Siena son çeyrekte elde ettiği 11 sayılık farkın da yardımıyla sahadan 84-79'luk skorla galip ayrıldı. Panathinaikos sene başından beri bir performans sorunu vardı zaten; ve play-off'ların bu hayli kritik evresinde evlerinde aldıkları bu "umulmadık" mağlubiyet işlerini hayli zora soktu. Malum Siena, evinde çok güçlü ve etkili bir ekip. Son olarak Top 16'da CSKA Moskova farklı bir şekilde mağlup edebilmişlerdi. Terrell McIntyre (24 sayı, 4 asist) ve Rimantas Kaukenas (22 sayı, 4 top çalma ve 3 asist) ile konuk ekibi sürükleyen isimlerdi. Panathinaikos'ta ise skor üretimi daha dengeli dağılmış. 5 oyuncu çift haneli rakamlara ulaşmış. (max. 16 sayı; min. 11 sayı)

 

Dün gece banttan da olsa Barcelona Tau Ceramica maçını Spormax'te izleyebildim. Maçtan önceki tahminim Barcelona'nın çok büyük bir olasılıkla maçtan galip ayrılacağı idi. Zira evlerindeki ilk maçı yitirdikten sonra bu maçtan da yenik ayrılsalardı Euroleague'e hemen hemen veda etmiş olacaklardı. Bir de Tau, Barcelona'ya gelirken hedefleri olan en az 1 galibiyeti daha ilk maçtan elde edince motivasyonlarında bir düşüklük olacaktı ister istemez. Nitekim maçın genel seyri de aynen düşündüğüm gibi gelişti. İlk çeyrek maç başabaş giderkeni ilerleyen dakikalarda Barcelona'nın oyunu ve savunmayı sertleştirmesine karşılık Tau yeterli karşılığı ve direnci gösteremedi. İkinci ve üçüncü çeyrekte 7şer sayı farkı yiyince ve üzerine coşan bir seyircinin önünde maçı geri çevirmeyi başaramadılar. Aslına bakılırsa, buna çok da istekli görünmüyor gibiydiler.

Tau'nun yıldızı Tiago Splitter sadece 5 sayı üretebilirken, ilk maçın kazanılmasında mühim bir rol oynayan oyun kurucu Pablo Prigioni de hayli etkisiz kaldı. Sadece 2 sayı ve 2 asist üretebildi. Ayakta kalan oyuncular dışarıdan etkili olana Igor Rakocevic ile pota altında mücadele ortaya koyabilen Will McDonald idi.

Barcelona'yı ise genel olarak 4 oyuncu sürükledi. Jaka Lakovic (17 sayı), Juan Carlos Navarro (14 sayı, 6 asist), Fran Vazquez (14 sayı, 10 ribaund) ve temsilcimiz Ersan İlyasova (16 sayı, 10 ribaund) hem savunmada hem de hücumda takımı sürüklediler. Bu arada, Fran Vazquez'in oyuna asılışını ve maç içerisindeki konsantrasyonunu Barcelona futbol takımında oynayan Carles Puyol'a acayip benzetiyorum. Sadece maçı düşünün ve deli dolu mücadele eden karakterler. Tatlı sert oynasalarda neredeyse hiç rakip basketbolcularla dalaşmaya, sözlü sataşmalara vs. girmiyorlar. Hoşuma gidiyor böyle adamları sahada görmek.

Yunanistan'daki diğer mücadelede Olimpiakos Real Madrid'i ikinci maçta da devirerek seride durumu 2-0'a getirdi. Lynn Greer, Nikola Vujcic ve Georgios Printezis Pire ekibinde etkili olan basketçilerdi. Fakat beklentilerin hayli yüksek olduğu 2 Amerikalı Josh Childress ve Jennaro Pargo'nun oynadıkları 37 dakika boyunca toplamda sadece 2 sayı üretebilmiş olmaları da çok düşündürücü! Verilen onca milyon doların geri dönüşü bu şekilde olmamalı! Zira Childress'a harcanan parayla orta kalibrede bir Euroleague ekibi kurulabilir bana kalırsa.

Gecenin son maçında ise beklendiği üzere CSKA Moskova, Sırp Partizan'ı evinde yine çok rahat geçmeyi başardı. Partizan ilk çeyrekte sadece 6 sayı üretebilip 15 sayı farkı yiyince, maç daha başlamadan bitmiş gibi oldu. Belgrad'ta oynanacak maçlarda Partizan galibiyet alabilir mi pek bilemiyorum. Eğer bu aşamaya kadar gelmiş olmaları onları manevi olarak tatmin ettiyse, bunu biraz zor başararırlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder