17.4.09

NBA Play-off Değerlendirmesi (II)

Cumartesi başlayacak olan 2009 NBA Play-off'larında Doğu Konferansı'ndaki eşleşmeler ile ilgili bir değerlendirme yapmıştım dün. Bugün ise Batı Konferansı'ndaki vaziyet hakkında bir şey yazayım istiyorum. Batı'nın 1 numaralı seribaşısı olan Lakers'ın, Utah Jazz'la karşılaşacağı eşleşme ile başlayayım:

Los Angeles Lakers(1)-Utah Jazz(8): 65 galibiyet ile Cavaliers'ten sonra NBA'in en çok galibiyet alan takımı olan Los Angeles Lakers play-off'a büyük umutlarla giriyor. Zira uzunca bir süre sakatlığından dolayı faydalanamadıkları pivot Andrew Bynum play-off'lara çok kısa bir süre kala sağlıklı bir şekilde takıma geri döndü. Onun yokluğunda pota altında zorluk yaşıyorlardı; Pau Gasol'den sonra rotasyonun kalitesi bir anda azalıyordu çünkü. Josh Powell ve Mbenga, sertlik açısından bir problem teşkil etmese de hücum çok yetersiz kalıyorlardı. Bynum'ın dönüşü, boyalı alanı savunmada çok da sert olamayan Utah Jazz'a karşı Lakers'ın eline kuvvetlendiren en önemli etken. Fakat Lakers için bu seride görünen en büyük problem ise, oyun kurucu mevkiinde iki takım arasındaki mühim kalite farkı. Derek Fisher ve Jordan Farmar son derece formsuzlar; karşılarında da ligin elit guardlarından biri olan Deron Williams olacak. Normal sezon içerisinde oynadıkları maçlarda Lakers'ın 2-1'lik üstünlüğü söz konusu. Utah Jazz'ın ise deplasman karnesi hayli kötü; 41 maçın sadece 15'ini kazanabildiler. Evlerinde oynadıkları maçlarda ise bu rakam 33. Nisan ayındaki 8 maçın 6'sını da kaybettiler; o açıdan biraz formsuzlar denilebilir. Tahminim seriyi Lakers'ın 4-1 alacağı yönünde; zira Utah evinden en azından 1 galibiyet çıkarabilecektir.

Denver Nuggets(2)-New Orleans Hornets(7): Normal sezonun son gününde alınan skorlar sayesinde Batı'da ikinciliği elde eden Nuggets play-off'lara hayli moralli giriyor. Çok iyi bir sezon geçirdiler; ve açıkçası bana göre NBA'deki en iyi kadrolardan biri onlarda. Pota altında yeterli sertliğe, oyun kurucu mevkiinde ihtiyaç duyulan deneyime ve Carmelo Anthony gibi skorer bir forvete sahipler. Yedekler de fena değil, en son JR Smith'in performansını unutmamak lazım örneğin. Yalnız benim gördüğüm en büyük problemleri zaman zaman istikrarlarını yitirmeleri ve oyun içerisinde dalgalanma yaşamaları. Öte yandan New Orleans Hornets bu sene pek de iyi bir sezon geçirmedi. Geçen sene oluşan o iyimser atmosferle beraber bu sezonun çok daha fazla gelişime ve ilerlemeye açık olacağını umut edilmişti ama istenilen tam da gerçekleşemedi. Yıl içerisinde sakatlıklardan da az çekmediler hani; Peja Stojakovic ve bilhassa Tyson Chandler pek çok maç kaçırmak zorunda kaldılar. Fakat bu tablo içerisinde Chris Paul'un performansı da karanlıkta parlayan bir ışık gibiydi. Normal sezonu 22.8 sayı, 11 asist, 5.5 ribaund ve 2.8 top çalma istatistikler ile tamamlayarak adını muhtemel MVP adayları arasına yazdırdı. Pek çok kişiye göre de şu an için NBA'ın en iyi oyun kurucusu. Ama belki de asıl sorun bu noktada başlıyor zaten; Paul'un varlığı nedeniyle New Orleans giderek tek adam üzerine kurulu bir takım haline geliyor. O oynarsa kazanıyorlar; biraz durakladığında ise kaybediyorlar. Eğer Denver, Paul'un etkinliğini kısıtlamayı başarırsa rahat bir şekilde konferans yarı finaline kalacaktır.


San Antonio Spurs(3)-Dallas Mavericks(6): İnternetteki sitelere/forumlara biraz göz gezdirince play-off eşleşmeleri içerisinde en az popüler olanlarından birinin de Spurs-Mavericks olduğunu söyleyebilirim. Oyun stillerin pek de spektaküler olmamasının büyük bir payı var kuşkusuz. Spurs zaten yıllardır görece "sıkıcı" bir basketbol oynuyor; ama Dallas da özellikle Rick Carlisle'in gelişiyle birlikte temposunu biraz yavaşlattı. Fakat ben bu serinin basketbol açısında çok da sıkıcı olacağını düşünmüyorum; tam bir play-off havasında geçecektir. Bol mücadeleyi ve sert savunmaları sevenlerin kaçırmaması gerekir bu seriyi. Çok dengeli maçların geçeceğini zannediyorum; zaten normal sezonda oynanan 4 maçın sonucund durum 2-2 şeklindeydi. Fakat Spurs açısından en büyük problem, Manu Ginobili'nin sakatlığından dolayı sezonu kapatması. Pota altında Duncan-Nowitzki, dışarıdan ise Parker-Kidd çekişmesi ilginç olacak. Azımsanmayacak bir deneyim farkı ile Spurs'un kılpayı da olsa Mavericks'in önünde olduğu söylenebilir. Serinin 4-3 bitme potansiyeli de hayli yüksek.

Portland Trail Blazers(4)-Houston Rockets(5): Son maçlar sayesinde 4. sırayı ve dolayısıyla da saha avantajını elde eden Blazers, yakaladığı motivasyon sayesinde Houston'ın bir adım önünde yer alıyor. Portland, iç saha maçları açısından NBA'in en iyi takımlarından biri. Genç ve dinamik kadrosuna bir de etkili bir taraftar desteği de ekleyince evinde zor yelinebilir takım haline dönüşüyorlar. Kapanış ayı Nisan'da oynadıkları 8 maçın 7'sini kazandılar ve hayli formdalar. Brandon Roy çok iyi bir sezon geçirdi ve bazı çevrelerde "En Çok Gelişme Kaydeden Oyuncu" (MIP) ödülüne layık olduğu ifade edilmeye başlandı bile.  Houston ise yavaş oynayan bir takım ama bunu dengelemek için de çok iyi savunma yapıyorlar. Üst kalibre oyuncuları az da olsa nitelikli bir kadroya sahipler. Yao Ming-Luis Scola ikilisi pota altında iyi bir kimya yakaladılar; fakat o mevkide yedeklerde zaafiyet söz konusu. Onlar da Portland gibi evlerinde etkili olurken deplasmanda gerekli direnci gösteremiyorlar. Bu seri için kesin bir şey söyleyebilmek çok zor; günlük performanslar serinin seyrini tayin edecek. Basketbol açısından sorulacak olur ise kalbimin Portland'tan yana olduğunu belirtebilirim.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder