5.6.09
Turkey rocks, man!..
4.6.09
Lise oyuncularına uygulanan kısıt kaldırılmalı mı?
Kobe: Finallerin yalnız adamı
Yarın sabaha karşı başlayacak final serisi ile birlikte Kobe de 6. NBA finalini oynamış olacak. İşin enteresan bir noktası da rakiplerin hepsinin de farklı takımlar olması. Sırasıyla; Indiana Pacers (2000), Philadelphia 76ers (2001), New Jersey Nets (2002), Detroit Pistons (2004), Boston Celtics (2008) ve Orlando Magic(2009)... Ortaya çıkan bu durum nedeniyle; aslında Kobe'nin tam anlamıyla şampiyonluk için mücadele ettiği sabit bir rakibi olmadı. Örneğin 1980'li yıllarda Larry Bird-Magic Johnson (3 kez NBA finallerinde karşı karşıya geldiler) arasında yaşanan rekabet gibi... Her defasında karşısında farklı birini buldu Kobe.
Bir de şöyle bir durum var ki göz ardı edilmesi oldukça zor. Bir yanda kariyeri yükselmeye devam eden 24 yaşındaki LeBron James; diğer tarafta ise bu yaz 31 yaşına ulaşacak olan Kobe Bryant. O nedenle bu iki isim arasında sezonlara yayılan efsanevi bir düello umut eden pazarlamacılar, NBA yöneticileri, marka uzmanları vs. sonuç olarak avuçlarını yalamak durumunda kalabilirler ne yazık ki. Aralarındaki yaş farkı ve LeBron'un muhtemel bir Cleveland Cavaliers'ten ayrılışı bu rekabeti daha doğmadan kadük bırakabilir.
3.6.09
Basketbol salonları - #8 O2 (Sazka) Arena Prag
Çek Cumhuriyeti de bu ülkeler içerisinde yer alan eski bir basketbol geleneğine sahip olsa da giderek üst klasmandan düşen bir ülke. Şöyle ki; Çekoslavakya zamanında katıldıkları Avrupa Şampiyonlarından sonuncusu 1985'de olmak üzere toplamda 1 altın, 6 gümüş ve 5 bronz madalya kazanmışlardı. Fakat o tarihten sonra basketbol hayatı Çekoslavya'da sanki tamamiyle durdu. Ülke dağıldıktan sonra Çek Cumhuriyeti adı altında 1999 ve 2007 yıllarındaki turnuvalarda yer alsalar da ikisinde de yalnızca 12. olabildiler. Bu sene Polonya'da organize edilecek turnuvaya da boy gösterecekler ve D grubunda İsrail, Bosna Hersek ve Büyük Britanya ile mücadeleye tutuşacaklar. Fena grup değil; bir üst tura çıkabilirler pekala.
"Salonlar" serisi ile ilgili olarak da Çek Cumhuriyeti'nin başkenti Prag'da yer alan son derece modern O2 Arena (eski adıyla Sazka Arena)'dan bahsetmek istedim. 2004 yılında, ev sahipliğini yaptığı Dünya Buz Hokeyi Şampiyonası için inşa edildi. 2006 yılında da CSKA'nın kazandığı Euroleague finali de burada düzenlendi. Bu arada O2'nun Avrupa'daki salonlara sponsorluk yapmak hususunda göstermiş olduğu ilgi de enteresan. Daha önce Berlin'deki salondan da bahsetmiştim.
Prag'daki salon da daha ziyade bir spor ve kültür kompleksi olarak tasarlanmış. Tenis, buz hokeyi, salon futbolu gibi sportif organizasyonlara ev sahipliği yaparken aynı zamanda pek çok konsere de tanıklık ediyor. Örneğin Amerikan Buz Hokeyi Ligi (NHL)'nin sezon açılışı Kasım 2008'de bu salonda yapılmış.
2.6.09
Ron Artest: Enteresan bir vaka
Sorunlu kişiliğini dizginleyemeyen Artest, Pacers'ta da uzun süre dayanamayarak bu olayın yaşandığı sezonun akabinde takasını istedi ve Sacramento Kings yolunu tuttu. Orada da 1,5 sezon kendi halinde takıldıktan sonra şimdiki durağı ve görece huzuru bulduğu takım olan Rockets'a geldi. Rockets'taki kariyerine ve tavırlarına baktığımızda ise iyiye doğru bir gidişin olduğundan bahsedebiliriz diye düşünüyorum. Zaten bu gelişimi açıkça ortaya koyan istatistikler de var. Şöyle ki; normal sezonda forma giydiği maçlarda sadece 3 teknik faul alırken hiç kasti faul olayına bulaşmadı. Utanmazsak Fair-Play ödülü bile verebiliriz kendisine! Alpay Özalan'ın zamanında aldığı ödül kadar ironik olurdu kesinlikle...
29.5.09
Tek elli NCAA oyuncusu; Kevin Laue
Geçtiğimiz sezon Fork Union (VA.) Askeri Akademisi'nde göstermiş olduğu performans ile engelli olmanın basketbolu üst düzey oynamasına mani olmayacağını kanıtlamış olacak ki NCAA liginde yer alan "Manhattan College" tarafından basketbol almayı başardı. Bir aksilik olmaz ise 4 sene NCAA'de top koşturacak ve aynı zamanda kendi geleceği için çok değerli olan üniversite eğitimine devam etmiş olacak. İşin ilginç yanı ise Laue'nun, Manhattan College kadrosunun en uzun boylu oyuncusu olduğu. Çünkü bu sezon takımın ribaund yükünü çekenler mezun olup okuldan ayrılmış vaziyetteler. O nedenle Laue'nın daha ilk senesinde kendine takım içerisinde iyi bir yer edinebilmesi de hayli muhtemel. Kendisini radarda tutmak ve takip etmek lazım.
28.5.09
Lakers mı, yoksa Nuggets mı?
Seri başlamadan önce tahmin ettiğim üzere, iki takım arasında hayli çekişmeli maçlar izliyoruz. Her ne kadar 5. maçı alan Lakers NBA finaline kalabilmek için çok mühim bir adım atsa da yine de Nuggets'ın son ana kadar mücadeleyi sürdürerek seriyi 7. maça taşıyacağını düşünüyorum. Staples Center'daki o maç için ise çok fazla bir şey söylemek zor olur. Bir tek deneyim farkından dolayı Lakers'ın biraz daha avantajlı olabileceğini söyleyebilirim, o kadar.
Yalnız Denver yönetimi ve oyuncuları maçtan sonra hakemler hakkında şikayet etmekten de geri durmamışlar. Kaan Kural'ın da bu haftaki yazısında belirttiği üzere 2009 play-off serilerinde hakemler çok kolay faul çalıyorlar ve maç bir noktadan sonra kimin faul çizgisinde daha başarılı olduğu ile ölçülmeye başlıyor. Nitekim bu maçta da Nuggets aleyhine 30 faul çalınırken Lakers bu sayede 26 sayısını faul atışların elde etti. Zaten yine hakemlerin yönetimi hakkında 4. maçın akabinde menfi manada yorum yapan Lakers yönetimi ve Phil Jackson'a da 25,000 USD para cezası verilmişti. Yani hiç kimse var olan durumdan memnun değil. Haklılık payları da var nitekim...
22.5.09
Denver nihayet şeytanın bacağını kırabildi
Bu galibiyetle Denver bir anlamda şeytanın da bacağını kırmış oldu. 1985 yılından beri Lakers'ı play-off'larda mağlup edemiyorlardı, -ki bu da tam 11 maç ediyor. Şansları artık açılmış olabilir mi dersiniz? Ayrıca diğer bir ilginç istatistik ise, Carmelo Anthony'nin maçta ürettiği 34 sayı ile 1976'dan beri Nuggets forması ile 5 maç üst üste 30 sayı barajını geçebilen ilk basketbolcu olmasıydı.
21.5.09
İnsanlar çift yaratılmış derler; doğrudur...
Acun'un elemanı sokakların kralı "50 Cent" ile Detroit'in yeni yeteneği Rodney Stuckey listede ikinci sırada. Ağız yapılarının benzerliği ise takdire şayan.
Utah Jazz'lı Andre Kirilenko (AK-47) ve Rambo serilerinin kötü adamı Ivan Drago... İkisi de aynı memleketten tabi; Rus ya da Sovyet... Bakış açısına göre değişir.
İngilize komedyon ve aktör Russell Brand ile Houston'ın Arjantinli power-forward'ı Luis Scola'nın bilhassa saçları ve giyim kuşamı bayağı bir benzeşiyor. Hafif şaşılık da var sanki?
Her ne kadar izlemesem de "Prison Break"ın asıl adamı Wentworth Miller'ı tanıyorum elbette. Tabi Cavaliers'lı Sasha Pavlovic'i daha yakinen takip ediyorum ve bu iki elemanın birbirlerine benzediklerini onaylıyorum.
Listedeki diğer isimler de hayli başarılı ama ben sadece 5 tanesi seçeyim dedim.
Efsanevi Kadrolar - Hırvatistan Milli Takımı 1992
Bağımsızlıklarını kazandıklarından sadece 1 sene sonra düzenlenen olimpiyatlarda oynadıkları oyunla herkesin takdirini kazanmışlardı. Zaten finale kadar yükselerek oyunlar öncesindeki hedeflerine ulaşmışlardı; çünkü Dream Team'in kupayı kaldıracağından kimsenin şüphesi yoktu. Çok genç bir ülke ve onun halkı için de oldukça gurur ve mutluluk verici bir başarı olsa gerek. Tabi gelecek için de hayli teşvik edici bir sonuçtu bu.
Efsanevi takımın efsanevi kadrosuna gelince... Yukarıdaki fotoğrafta yer alan isimler şöyle:
- Baba isimler: Dino Radja, Toni Kukoc, Zan Tabak, Stojko Vrankovic, Arijan Komazec, Drazen Petrovic, Vladan Alanovic.
- Yan karakterler: Danko Cvjeticanin (Yugoslavya ve Hırvatistan formaları ile 5 madalyası var), Velimir Perasovic, Franjo Arapovic, Alan Gregov, Aramis Naglic.
20.5.09
Blake Griffin, Los Angeles Clippers'ta gibi gibi...
Malum, 1998 yılında son yılların elde patlayan en büyük bombası olarak tanımlanabilecek olan pivot Michael Olowakandi'yi ilk sıradan seçmişlerdi. Şimdi geriye dönüp o seneki drafta bakınca, Olowakandi ile onun altında seçilen oyuncuların bir kısmının sonraki yıllarda göstermiş oldukları performansların arasındaki uçurumu ve dolayısıyla da Clippers yönetiminin basiretsizliğini görmek oldukça kolay. Misalen 4'te Antawn Jamison, 5'de Vince Carter, 9'da Nowitzki ve 10'da Paul Pierce seçilmişlerdi. Diğer kalbürüstü oyuncuları ise saymaya gerek duydumuyorum; o zaman liste hayli uzar.
Batıda düello başladı
Lakers ve Nuggets arasında, performans açısından en önemli fark iki takımın benchten elde edebildiği katkılardı denilebilir. Şöyle ki; Lakers maç boyunca 6 farklı yedeğinden toplam 27 sayılık bir katkı sağlarken aynı durum Nuggets için ise 2 oyuncudan (JR Smith ve Andersen) sadece 16 sayı olarak gerçekleşti. Burada daha önceden, Nuggets'ı tehlikeli ve kuvvetli kılan unsurlardan birinin de 8 kişilik etkili bir rotasyona sahip olması olduğundan bahsetmiştim. O nedenle Batı final serisinin kalanında, Nuggets'ın bu silahtan ne kadar faydalanabileceği oldukça kritik.
Bir de şöyle enteresan bir istatistikten bahsederek yazıyı sonlandırayım. Denver bu maçla beraber Lakers ile oynadığı son 11 play-off maçını kaybetmiş oldu. Tabi bu seneki takım çok daha iddialı; söylemeye gerek yok...